Avrupa'yı interrail ile gezmek neredeyse en hesaplı yollardan biridir.Bir çoğumuz saatlerce istemdiğimiz işlerde çalışıp ihtiyacımız olmayan şeyler alıyoruz,eğerki bir yılın her günü 3-4 lirayı bir kenara koysaydık bir çoğumuzun vakit bulamadığı düşlediği avrupa turunu yapabilirdik.Geçen günlerde facebook interrail grubunda bir kişinin paylaştığı fotoğrafı gördüm ve bu şekilde birikimin mümkün olduğunu gördüm.Fotoğrafta yaklaşık 2850 liraya yakın bir para var ve o paranın her kuruşunu harcarken birikimcinin alacağı keyifi tahmin bile edemiyorum.
Başar FINDIKLI
20144024033
AVRUPA İNTERRAİL HAKKINDAKİ DÜŞÜNCELERİM
Avrupa'yı interrail ile gezmek bence turlarla veya arabayla gezmekden daha heycan verici neden diye soracak olursanız sırtınıza +70 backpack'inizi alıp özrgürce elinizde sınırsız kullanımlık interrail avrupa tren bileti ile kısıtlı miktar para ile ihtiyaçlarınız bir kısımını yanınıza taşıyarak kendinizi eşsiz doğal ve tarihi mekanlarda özgür hissedebiliyorsunuz canınız nereye isterse gidebilir yeni dostluklar kurabilirsiniz daha önce görmediğiniz yerlerdeki çeşitli kültürden insanlarla yardımlaşabilirsiniz benim düşüncem avrupa interrail backpacking deneyiminin pahalı ve kısa turlarla kıyaslanmayacak derecede heycanlı ve sizi tecrübe kazandıracağına inanıyorum.
AVRUPADA GEZİLECEK BAZI YERLER 1
Almanya
MÜNİH’TE GÖRÜLECEK YERLER
Frauenkirche (Dom zu unserer lieben Frau): Şehrin sembol kilisesi. Marienplatz meydanında. Tarihinin okunmasında fayda var.
Alter Peter (Pfarrkirche Sankt Petrus) : 360 basamak yürüyerek çıkacağını bu kuleden nefes kesici bir manzara bizi bekliyor. Hava müsaitse dağ eteklerine kadar görebiliriz.
BMW Müzesi: BMW’in müzesi olur da gidilmez mi. Otomobiller ilgi alanınız olmasa dahi bu önemli markanın müzesini ziyaret etmeliyiz
English Garden: Avrupa’nın geleneksel koca koca parklarının Münih şubesi. Park dediğime bakmayın at bile biniliyor.
Frauenkirche Kulesi: 100 metreye yakın yüksekliğiyle çıkılması önerilen binalardan biridir. Hoş bir panorama sunuyor.
POTSDAM’DA GEZİLECEK YERLER
Tüm Potsdam şehri: Evet evet, tüm şehir direkt gezilecek yerler listesinde. Özellikle ücretsiz verilen haritalardan (Tren garında, turizm info ofisinde ya da bisiklet kiralama ofisinde) dairesel bir rota çizerseniz, bu rotadaki tüm noktalar size keyifli bir şekilde şehri sunacak. Şehrin Prusya yönetimi sırasında; Prus, Rus, Alman, Fransız, Hollanda, Belçika mimarileri muhteşem bir şekilde harmanlanmış ve ciddi bir şehircilik anlayışıyla hazırlanmış yerleşim gerçekten insana iyi hissettiriyor.
20 Göl: Bakmayın bizim yarım gün dediğimize. O anca ana hatları için. Potsdam tam 20 göden ve birçok nehirden oluşan bir şehir. Ana hatlar dışında herhangi bir göl kenarında oturup dinlenmek, iç huzura kavuşmak için de olağanüstü bir kenttesiniz, tadını çıkarın.
Chinese House: Sanssouci Parkı’nın içinde yer alan, altın kaplamaymış gibi yükselen orta ölçekli bir bina. Bisikletle şöyle çevresi tavaf edilebilir.
Neues Palais: Sanssouci Parkı’nın içinde yer alan şahane bir saray. Şehrin genel zenginliğine daha sonra eklendiği için ‘yeni saray’ adıyla da anılmakta. Büyüklüğünü fotoğraf karesine sığdırmayı başarırsanız bize de iletin.
Potsdam Üniversitesi: Sarayın hemen arka sayfasında yer alan üniversite binanın haşmetinden biraz küçük kalmış gibi olsa da aslında tek başına bakıldığında müthiş bir yapı. Burada güzel sanatlar okumak istiyor insan. Yaratıcılığa katkısını düşünsenize.
Brandenburg Straße: Cafelerin sıralandığı ana cadde. Aradaki güzel müzelerle birlikte zarif tabelalarıyla korunan doku caddeyi kapitalizme direnen huzurlu bir yaşam sokağı yapmış bizce. Yürümesi, bisiklete binmesi şahane.
Avusturya
INNSBRUCK’TA GÖRÜLECEK YERLER
Triumphpforte ( Zafer Takı) : Zaten direkt karşınıza çıkacak bu tak altın işlemeleriyle oldukça havalı duruyor. Biz yazın gördük ama kış resimleri de etkileyici. Demek ki 4 mevsimlik bir yapı.
Dom Zu Sankt Jacob (St Jakob Katedrali): Geleneksel olarak her hristiyan şehrinde var olan katedrallerin nispeten küçüğü ama şehir için önemli bir bokta.
Goldenes Dachl (Altın Çatı): Şehir meydanında karşınıza çıkacak bir balkon çatısı. Bir balkonun tamamen altından yapılmış gölgeliği. Cezbedici. MS 1500 yıllarında imparatorun gösterileri izlemeleri için inşa edilmiş.
Stadtturm (Kule): 31 metrelik bu kuleye çıkarsanız, Innsbruck’u bayağı bayağı yukarıdan görebilirsiniz.
Schloss Ambras (Ambras Kalesi): Bildiğimiz kalelere göre farklı yapısı (öyle taş değil) kendisini farklı kılıyor. Büyük bir parkın içerisinde yer alıyor.
Museum Maximilianeum: Dışarıdan haşmetli bir bina içindeki nispeten küçük müze.
Çek Cumhuriyeti
Astronomik Saat: 1410 yılında yapılan bu saat için şehrin simgesi desek yanlış olmaz. Gitmişken her saat başında gerçekleşen performansı da izleyebilirsiniz. Bu performansta ölüm figürü çanı çalar ve 12 Havari belirir. 1 dakikadan az süren bu performans sonrası birçok turist gibi “bu muymuş yani?” deyip dağılabilirsiniz.
Prag Kalesi: Guiness rekorlar kitabının da onayıyla dünyanın en büyük tarihi kalesi. Şehre tepeden bakan kalede şehrin etkileyici manzaralarını yakalamak mümkün. Çevresindeki St. Vitus Katedrali, saraylar ve Royal Garden bulunmakta. Kaleye giriş ücreti 350 CZK.
St. Vitus Katedrali: Prag Kalesi’nin içinde tepede bulunan gotik mimariye sahip bu dev katedral içinde ve dışındaki ince işçiliği ve görkemiyle dikkat çekiyor. Dışı ne kadar ürkütücü ve karanlık ise içi de aydınlık ve ferah. İçindeki vitray işçiliği de görülmeye değer. İçine giriş ücretsiz ancak tamamını gezmek için ücret ödemek gerekiyor.
Karl Köprüsü: Mala Strana’yı eski şehre bağlayan önemli köprülerden. Özellikle gece ışıklar altında mükemmel bir manzara sunuyor. Köprü boyunca heykeller ve sokak sanatçıları eşlik ediyor.
Franz Kafka Müzesi: Prag gelmiş geçmiş en tartışmalı ve meşhur yazarlardan Kafka’nın ekmeğini yiyebilmek için elinden geleni yapıyor ve onu turistik bir eşyaya dönüştürmek için elinden geleni yapıyor. Kafka adına açılmış para tuzağı yerler/müzelerle karşılaşabilirsiniz. Orijinali Charles Köprüsü’nün ayağında yer almaktadır.
Hollanda Amsterdam
Red Light District: Zaten gezeceksiniz. O yüzden buraya gezilmeli bölümü olarak değil rehber olarak bakalım. Red Light Bölgesi özgürlükler şehrinin ekstra özgür bölümü. Hayat kadınları burada sıralanıyor, bolca da coffe shop, amusement center (mini kumarhane, oyun salonu) ve birkaç peep show tiyatrosu var. Kanallarla dolu Amsterdam’ın iki kanal arası bölünmüş bloklarından oluşan hepi topu birkaç adımlık alan. Başından sonuna durmadan 15 dakikada yürünür ama durduğunuz için günler de sürebilir. Coffe shop‘lar için ideal sokak Warmoesstraat. Marihuana dışında farklı hafif keyif vericiler için de birçok Smart shop bulunmakta. Bu smart shoplar’dan destek alarak “magic truffles” deneyebilirsiniz
Peep Show Tiyatroları: Çok sayıda var Red Light Bölgesinde. En pahalı olanı (arada birkaç Euro fark var) en iyisidir. Ona girin. Etkinlikler tüm gün ‘tekrarlama’ prensibine göre sürüyor. Ortalama 6 gösteri 60 dakika sürüyor ve saat başı tekrardan başlıyor gibi düşünebilirsiniz. Akşam belirli bir saatt (Genelde 23:00) kapanıyorlar. Akşam üstü 19:00, 20:00 arası girerseniz, beğenmeniz durumunda aynı gösteri route’unu tekrar izleyebilirsiniz. Giriş biletinden sonra içeride kalış süresi sınırsız. İlk iki içki ücretsiz, devamının fiyatı da makul. (Düz bara, bakkala göre değil, herhangi bir eğlence mekanına göre)
Dam Meydanı: Klasik Avrupa meydanlarından biri. Meşhur istasyona doğru giden Rokin Caddesi ile DamStraat’ın kesişiminde Madame Tussaud’s Müzesi’ni de içine alan keyifli bir meydan. Neredeyse 24 saat canlı, geceleri bile bir sokak gösterisi bulunabilir. Tadını çıkarın.
Vondelpark: Amsterdam’ın kocaman parkı. Bir konsere ya da festivale denk gelirseniz mutlaka katılın, olmadıysa da bisiklet kiralayın ve bu doğa harikası yeşilliklerde ‘kafanızın keyfi’ni yaşayın. Truffle eşliğinde parkın ortalama ücra bir köşesinde oturursanız ördekler ve kazlar size eşlik edecektir. Hele tohumlarını döken bir ağacın altında… Ayrıca parkın bisiklet yollarını yaya olarak da takip edin inanılmaz kısa geçişler sizi tropik bir bölgede hissine yönlendirir.
Museumplein: Müzeler bölgesi. Aşağıdaki müzelerin çoğunu ihtiva eder, gidiniz. Sadece müze ile sınırlı kalmaz, sürekli canlı ve eğlenceli nefes alan bir meydandır. Akşamları takılmak için de birebir. Hem yerel, hem turistik tam bir kozmopolite burada.
Van Gogh Müzesi: Zat-ı şahanenin 200 civarı eser ve kendisiyle ilgili bilgilerin yer aldığı müzenin giriş ücreti 15 Euro.
Anne Frank Müzesi: 2. Dünya Savaşı sırasında yazdığı günlüğüyle dönemle ilgili en meşhur tanıklığı sunan Anne Frank’ın günlüğünden alıntılar, tarihi belgeler, fotoğraflar ve film karelerinin yanı sıra orada saklanan ve onlara yardım eden insanlara ait eşyalar evde yaşananlara ışık tutmaktadır. Anne’in orijinal günlüğü ve diğer not defterleri de müzede sergilenmektedir.
Leidseplein Square: Trafiğe kapalı bu alan bisikletlerden de kurtulabileceğiniz bir nokta. Sürekli aktif ve eğlenceli. Gece hayatının en önemli merkezi.
Heineken Experience: Leidseplein Meydanı’na yakın. Koskoca bira markasının eğlenceli fabrikası. Bir tur önerilir. Çok da gerekli değildir ama giren herkes beğenmiştir. 18-22 Euro arası değişken giriş ücretleri var. (İndirimle ilgili)
Rembrantplein Square: Yine Amsterdam’ın canlı meydanlardan biri. Birçok casino da burada yer alır. Amsterdam gece hayatının önemli merkezlerinden.
Maddame Tussauds: Londra’dan sonraki en büyük ikinci Maddame Tussauds burada. Balmumu heykel görmek isterseniz keyfiniz bilir. Eğer çok geziyorsanız Dünya’nın birçok güzel noktasında karşınıza çıkacağını hatırlatırız, daha ucuz yerler tercih edilebilir.
Marken & Volendam: Amsterdam’dan trenle yarım saat mesafede Volendam kasabası ve tekneyle geçeceğiniz Marken yarım adası eski, doğal, tarihi Hollanda’yı görmek için bulunmaz fırsat. Lale bahçeleri, yel değirmenleri ve peynir fabrikaları size hoş bir Hollanda köyünü derinliklerine kadar hissettirecek. Peynir fabrikasındaki numune ürünlerin her birinin tadına bakmayı unutmayın.
Haarlem: Amsterdam’a trenle 15 dakika mesafede bulunan bu küçük şehirde, küçük cafelerde oturabilir, şehrin huzurunu içinize çekebilirsiniz.
İTALYA
FLORANSA’DA GÖRÜLECEK YERLER
Piazza della Signoria (Signoria Meydanı) Çakma Davud heykeli, Neptün Çeşmesi ile birçok başka haşmetli heykele ev sahipliği yapıyor. Şehrin en önemli meydanında tabii ki güzel bir kilise de var. Bütçe kısıtlıysa bunca müzenin olduğu şehirde Davud’un orijinal heykelinin olduğu müzeye (Galeria Della Accademia) para vermek yerine burayı görmeniz yeterli.
Galeria Della Accademia: Michelangelo’nun orijinal Davud heykelinin ve çoğunlukla Michelangelo eserlerinin olduğu müze. Giriş 9,5 euro.
Uffizi Müzesi: Dünya’nın en önemli müzelerinden Uffizi, müzeler şehri Floransa’nın da elbette en önemlisi. Ninja Kaplumbağalar olarak tanıdığımız bütün Rönesans ustalarının eserleri, çok daha fazlasıyla burada. Eserlerden bağımsız, müzenin kendisi de müthiş bir mimari eser bizce.
Ponte Vecchio: Zaten her yerde göreceğiniz, üzerinde binalar olan ana köprü. Paralel köprülerin birinden geçerek bu şirin yapıyı fotoğraflayabilir, sonra Ponte Veechio’dan geçip Piazzale Michelangelo‘ya çıkıp buradan tüm şehri panoramik olarak izleyebilirsiniz.
Duomo di Firenze: Bir dinin ne kadar haşmetli olduğunu gösterebilecek, mimari şaheser. Mutlaka yolunuzun üstüne çıkacak. Önündeki alanda takılması da oldukça keyifli.
Milano’da Gezilecek Yerler
Duomo: Yapımına 1386 yılında başlanan dünyanın en etkileyici gotik katedrallerinden biri. İçerisinde fotoğraf çekmek isterseniz ayrı bilr bileklik alarak içeri giriyorsunuz.(2 €) Dilersenin tepesine çıkıp meydanın güzel manzarasını seyredebilirsiniz. Sadece manzarası için değil, çatıdaki sürreal ortam için de kesinlikle çıkın deriz. (Merdiven 7 €, asansör 12 €, merdiven pek zorlayıcı değil, asansöre o kadar fazla para vermeye gerek yok.)
Santa Maria delle Grazie Basilica (Saint Mary of the Graces) : Unesco Dünya Kültür Mirası olan bazilika, özellikle görkemli kubbesiyle rönesans döneminin önemli mimari eserlerinden biri. Bu bazilikanın en önemli özelliği Leonardo da Vinci’nin kimilerine göre başyapıtı sayılan ünlü “Son Yemek” (ing. Last Supper, it. ‘Cenacolo Vinciano) eserinin bulunması. Görebilmek için birkaç ay öncesinden rezervasyon yapmak gerekiyor. Her sabah 08:30’da rezervasyona gelmeyen kişilerin biletleri satılıyor, erkenden gidip şansınızı deneyebilirsiniz
Cinque Vie: Şehrin dokusu en iyi korunmuş, tarihi bölgesi. Milano şu an moden görünüme rağmen, Roma İmparatorluğu döneminde çok önemli bir merkezdi, bu bölgede arkeoliojik kalıntıların, antik kiliselerin kümelendiği gözden kaçırılmaması gereken bir bölge.
Galleria Vittorio Emanuele: Duomo’nun hemen yanında bulunan dünyanın ilk alışveriş merkezi. Günümüzdekilerden çok daha farklı tabii ki, çiçek pasajına benzer bir yapısı var. Mozaik zemini ve cam çatısıyla güzel bir mimariye ve tarihi bir öneme sahip. Louis Vuitton ve Prada gibi butiklerin yanında, AVM’lerin olmazsa olmazı McDonald’s da kendine yer bulmuş.
ROMA’DA GÖRÜLECEK YERLER
Fontana di Trevi: Aşk çeşmesi olarak da bilinen bu görkemli yapı 26 metreye yaklaşan yüksekliği, 20 metre civarı genişliği ile Barok mimarinin ve heykelciliğin en güzel eserlerinden. Çok büyük laf edelim, yer yüzünde gördüğümüz insan yapımı en güzel şeylerden biridir. Mutlaka gündüz ve gece ayrı ayrı görmelisiniz.
Spanish Steps ( İspanyol Merdivenleri): Trinita dei Monti Kilisesi’ne çıkan merdivenler hem genişliği ve mimari güzelliğiyle hem de sürekli gerçekleşen müzik etkinlikleriyle özellikle akşam üstü/gece öncesi için çok doğru bir seçim. Hiçbir şey bulamazsanız marketten alacağınız biralarla merdivenler üstünde sosyalleşmek çok keyifli olacaktır. Tabii ki daha kolay paylaşılması ve davetkarlığı nedeniyle yine marketten alınası bir şişe şarap tercih ve öneri sebebidir.
Collosseum: Dünya’nın en büyük anfitiyatrosu, 55.000 kişi kapasiteli. İçinde artık çok ilgi çekici bir şey kalmamış ama çevresindeki eski şehir ile birlikte muazzam bir yapı ve elbette Roma’nın en önemli simgesi. 72 yılında böyle devasa bir yapının yapılmış olması gerçekten şaşkınlık verici. İçine girip girmemek size kalmış ancak etrafında bir tavaf görsel ve hissi zevkler verecektir. Giriş ücreti Roma Forumu ile birlikte 12 €’dur. Dünya’nın 7 yeni harikası listesinde yer alır.
Panton: Büyük bir meydanın devamında haşmetli bir tapınak, günümüze kilise olarak kullanımının etkisiyle birebir korunarak gelmiş enfes bir yapı. Gün ışığının olduğu saatlerde girdiğinizde kubbesindeki kocaman delikten günün saatini öğrenebilirsiniz. Antik Roma’dan günümüze kalan en iyi korunmuş yapıdır ve kullanılan tekniklerin mimari tarihinde büyük etkisi vardır.
Vatikan: Hristiyanlığın merkezi ve dünyanın en küçük ülkesine buradan buyurun.
Piazza Venezia: Roma’nın birçok meydanı arasında önemli olanlarından biri. Solunda Victor Emanuel II’nin etkileyici bir heykelini de barındıran, geçip görülecek, geçerken soluklanılacak hoş bir meydan. Eski şehir bölgesinin coğrafi olarak tam ortasında bulunmaktadır. Yerellerle konuştuğumuzda bu yapıyı şehrin tarihi dokusunu bozduğunu söylemektedirler. Açıkçası haksız da değiller.
VENEDİK’TE GÖRÜLECEK YERLER
Kanallar ve köprüler: Venedik’in dokusunu oluşturan bir sürü güzel kanal ve köprüler Venedik turunun da önemli unsurları.
San Marco Meydanı: ve Kilisesi: Napolyo’nun deyişiyle “Avrupa’nın en güzel şenlik alanı”nda çılgın sayıdaki güvercinle birlikte nefes alabilirsiniz. Yemek almayın. Marketten alacağınız şarap ya da soft içecekler size yeterli olacaktır. Konser, film prömiyeri gibi birçok açık etkinliğe ücretsiz katılabilirsiniz denk gelirse.
Rialto Köprüsü: Venedik’teki en görkemli köprü. Grand Kanal üzerindeki 4 köprüden biri ve en eskisi.
Diğer: Tövbe Köprüsü, Rialto Köprüsü, Dükler Sarayı, Çan ve Saat Kulesi, Santa Maria Della Salute Kilisesi.
VATİKAN’DA GÖRÜLECEK YERLER
San Pietro Meydanı: Vatikan’la ilgili bütün görsellerde gördüğünüz geniş meydana nizami bir yoldan yürüyerek varıyorsunuz. Büyük bir kalabalık, herkes bir köşede fotoğraf çekiliyor, herkese yetecek kadar alan var. Meydan çevreleyen kolonların üzerinde farklı azizleri simgeleyen heykeller vardır. Vatikan seyahatinizde anlayacağınız en önemli şeylerden biri sayısız aziz var, hepsinin de kendine has önemleri var. Meydanın büyüklüğünde kendinizi küçük, çevreleyişiyle de güvende hissediyorsunuz, bu da dini bir yapı için başarılı olsa gerek.
San Pietro Bazilikası: İçerisinde her köşesinden fırlayan gösterişli yapılar insanı etkiliyor. Hristiyanlık tarihinin gövde gösterisi bir nebze. Zamanla genişletilmiş restore edilmiş. Bir bütün olarak tasarlanmadığı ve her tarafında zamanla farklı yapılar eklendiğini siz de fark edeceksiniz. Dilerseniz kubbesine çıkıp manzarayı seyredebilir, kendinizi Papa gibi hissedebilirsiniz. Interrail zamanı, bütçe sınırlarında bize biraz pahalı geldiği için çıkmamıştık. Merdivenle 6 €, asansörle 7 €.
http://kesfetsene.com/avrupa-sehirleri-gezi-rehberi/adresinden alıntı yapılmıştır.
AVRUPADA GEZİLECEK BAZI YERLER 2
FRANSA
PARİS’TE GÖRÜLECEK YERLER
Eyfel (2) Eyfel Kulesi: Yazacak bir şey yok. Değil Paris’in, değil Fransa’nın, belki de Avrupa’nın simgesi. Tabii ki gidersiniz. Çıkmanız bizce o kadar gerekmez. Etrafında takılmaksa paha biçilmez. Hakkında temel ve turistik bilgileri için şu yazıya bir tık: Eyfel Hakkında 10 Bilgi
Palaise Royal (Meydan); Louvre Müzesi, Dönme Dolap ,Zafer Takı (Champ’s Elyeese’nin girişi), Versailles Sarayı: Aynı yerdeler. Louvre Dünya’nın tartışmasız en önemli ve aynı zamanda en çok ziyaret edilen müzesidir , insanlar sadece buraya 5 gün ayırıyorlar. Çok fena sanat düşkünü değilseniz ve zaman kısıtınız varsa 1 gün bence yeter. Sabah erkenden gidin, arada ara verip meşhur cam piramitli kapısına çıkar, çay kahve içer, dinlenir diğer bölümlere geri girersiniz. Gir çık mevcut biletinizle ücretsiz, o yüzden bileti kaybetmeyin. İçeride göreceğiniz zilyon tane önemli eser var, en önemlileri resim olarak Mona Lisa ve heykel olarak Venüs ile Kanatlı Zafer Heykeli.
Disneyland Europe: Biz gidemedik, giden her yaştan ziyaretçinin çok beğendiğini hatırlatmak lazım. Sadece bunun için Paris Dineyland turları düzenleniyor düşünün.
Champ’s Elyeese: Bağdat Caddesi’nin iki tık ciksi. Gezip dolaşması eğlenceli, alışveriş pahalı. Gece gündüz canlı ve önerilesi. Ben bayılmadım ama nasılsa geçeceksiniz yolunuzun üstünde. İnterrail zamanı gece hayatına zaman ayıramıyorduk o yüzden pek bilmiyoruz ama Paris’in gece kalbinin ciddi bir şekilde bu cadde civarındaki kulüplerde attığını hatırlatmak lazım.
Notr’ Dame De Paris: Kesinlikle çıkmanızı önereceğimiz bir kule/kilise/mabet. Hem tarihi olarak çok çok önemli, hem mimari olarak çok güzel. Sabah erkenden çıkarsanız asıl manzara olan tarafta güneş yemeden Paris’i izleyebilir ve fotoğraflayabilirsiniz. Öğleden sonra çıkarsanız da (maalesef bizim tecrübe) manzaradan bir şey kaybetmezsiniz, güneş gözlüğü yardım eder. Kilisenin içi de hiç fena değil. Önünde de zero point var. Dünya’nın merkezi!!!
Cimetiere du Pera-Lachaise (Mezarlık): Dünya’nın en meşhur mezarlığı. Bi’ şey yok. Ama bizden Yılmaz Güney, Ahmet Kaya gibi isimler ve dünyadan Victor Hugo, Jim Morrisson gibi meşhurların ve kaçakların mezarları var. Vakit kalınırsa gezilebilir ama genel olarak bakımsız bir mezarlık olduğunu söylemek gerek. Mezarlık turistik olur mu? Paris’teyse ve ülke Fransa göçmen yasalarına sahipse oluyor işte.
İSPANYA
MADRİD GEZİLECEK YERLER
Puerto del sol: “Güneş Kapısı” denilen bu yeri en başta bulmakla yükümlüsünüz. Şehrin meydanı efendim. Romalıların kurduğu şehir o zamanki “tüm yollar Roma’ya” mantığıyla burası temelli kurulmuş. Şehir bu kapının ve meydanın civarında dairesel bir büyümeye sahip. Dolayısıyla turistik bölüm de buradan başlıyor. Hep buradan başlayacak, hep buraya döneceğiz gibi bir durumumuz var. Küçük bir alan olduğu için de sıklıkla bu noktada olacaksınız. Çevresinde birçok hostel var, konaklama için uygun bir lokasyon. Bu cadde bizim Bağdat Caddesi, İstiklal kırması bir yer. Alışveriş için de, gezmek için de, yemek yemek için de uygun bir muhit. Polis karakolu olan bu caddede gündüz ufak tefek, akşamüstü ve gece boyunca da bayağı hayat kadınları dolu. Hiç rahatsız olmayın, herkes rahat. Ama öğlen saat 2’de yanınızda pazarlık yapanlar olabilir.
Palacio Real (Plaza Royal): Batı Avrupa’nın en büyük sarayı ve Madrid’in en önemli turist noktalarından biri. Bina, içindekiler, bahçeleri ve başarılı peyzajı ile görülmeye değer. Giriş 10 €.
Chueca: Madrid’in en güzel mahallelerinden biri ve gay bölgesi olarak geçiyor. Sayısız bar ve restoran var. Güzel bir yemek ya da birkaç kadeh içki içmek için en iyi bölge. Bazı mekanlar beklediğinizden çok daha pahalı olabilir, dikkatli olmak lazım.
Lavapies: Şehrin asi bölgesi. Mültecilerin yoğunlukta yaşadığı bölge kesinlikle görülmelidir. Görece daha ucuza yemek yemek için de iyi bir mahalle. Çoğu mülteci mahallesinde olduğu gibi sokakta uyuşturucu ve keyif verici madde satan insanlarla da karşılaşacaksınız. Biz bu tip mahalleleri görmeyi her zaman severiz, hem bazı turist yanılgılarından kurtulmak, hem de mültecilerle ilgili kafada yer alan olumsuz fikirleri yıkmanın önemli bir şansı buralar. Bir de gelişmiş şehirlerin ve demokrasilerin tam olarak ne kadar geliştiğini görmek için bulunmaz fırsat. Şehrin damarları aslında buralar.
Malasena: Şehrin alternatif/bohem mahallesi. Özellikle gece hayatının en önemli bölgelerinden. Küçük ve havalı dükkanlar, kafa insanların takıldığı cafe ve barlarla dolu.
Salamanca: Şehrin designer bölgesi. Özel tasarım dükkanlar sokaklarında havasına yansımış.
BARSELONA’DA GEZİLECEK YERLER
Park Guell:, Gaudi’nin tam bitiremediği ama bu kadarıyla bile harikalar yarattığı güzel bir alan. Peri masallarından fırlamış iki ev, geniş bir park ve yine Gaudi’nin tasarladığı merdivenlerin ortasında bulunan şehrin simgesi (bence saçma) kurbağa heykeli de burada.
Barri Gotic Gotik mimariyle yapılmış binaların bulunduğu bu mahalle genel mimariden farklı bir bölge olmasıyla şehrin çok kültürlü yapısının mimariye yansıması olarak yorumlanabilir.
Boğa güreşi arenaları: Biz dışarıdan gördük, hoş yapılar. Hayvan haklarına yönelik bu saldırıyı tasvip etmeyişimiz ve son derece vahşi bulmamız nedeniyle içeriye girmeyerek para kazandırmamanızı rica ederiz arada yapılan boğa güreşine denk gelseniz dahi! Mimari olarak dışarıdan görmek bizler için değişik bir deneyim olabilir ve yeterlidir.
Sahil: Mevsim müsaitse mutlaka denize girin. Minik bir kumsal ve tertemiz, açık güzel bir su var. Şehrin ortasında, küçük de olsa böyle bir kaçamak alanı olması heyecan verici. Koştur koştur gezerken bir anda tatil moduna da girmek keyifli.
İsa Heykeli: Valla dağ başında bir dev heykel var. Sanırım 1 saatte gidiliyormuş ancak biz gitmedik, gerekli mi bilmiyorum ama uzaktan görüyorsun bize yetti. Sonrada araştırmamızda bölgenin Tibidabo adında bir dağ olduğunu ve İsa Heykeli’nin de bir kilise üzerinde bulunduğunu farkettik:) Bir de lunapark varmış. Tekrar fırsatımız olursa kesinlikle gitmek isteriz.
Torre Agbar: Malesef bütün güzel şehir silüetlerine giren yerellerin “dildo” olarak adlandırdığı bu Dubai stili gökdeleni maalesef görmemenize imkan yok.
Andorra Turu: Vallahi gitmedik. Güzel bir şey olsa gerek. Şehre yeteri kadar zaman ayırdıysanız önerilir. Gümrüksüz alışveriş için Avrupa’nın AVM’si diyebiliriz. Ama Barça hava alanı da ucuzdur belirtelim. İlk gidişinizde şöyle bir fiyatlara bakın isterseniz içeriye girince, bir yaşam tarzı çünkü buralarda seyahat ve bizdeki gibi yolcu kazıklama yok.
MACARİSTAN
BUDAPEŞTE’DE GÖRÜLECEK YERLER
Macaristan Parlementosu (Orszâghâz): Ülkenin bağımsızlığını ve gücünü vurgulamak için inşası sırasında ‘haşmet’ kelimesinin mimari hakkını vermek için Tuna kıyısında 40 milyon kiremit, yarım milyon değerli taş ve 40 kilo altın katkısıyla inşa edilmiş eşsiz yapı gündüz büyülediği kadar gece de ışıklandırmasıyla bambaşka bir manzara sunuyor. Biz belki de dışarıdan (hele nehrin karşısından) bakmaya doyamadığımız için içini ziyaret etmedik ancak Budapeşte’de gezilecek yerler listesinin başındaki bu değerli yapı, turistik ziyarete açık.
Kale Tepesi: (Kraliyet Sarayı, Mátyas Kilisesi, Ulusal Galeri, Tarihi Müze ve Balıkçılar Burcu‘nu toptan içine alan bölge): Şehrin ve Buda yakasının en önemli turistik bölgesi. Burada gezmek, nefes almak insana gerçekten keyif veriyor. Yemek saatine yakınsanız civardaki noktalardan birinde turist menüsü yemenizi de öneririz. (Yaklaşık 9-10 Euro karşılığı HUF) Sıraladığımız tüm binaları da görün mutlaka. Galeri çok bir şey vaad etmiyor notunu da düşelim.
Gellért Tepesi: Buda yakasının en özel noktalarından olan tepe; hamamları, mağara kilisesi, anıtı ve kalesi ile gezilesi noktaların başında geliyor.
Aziz István Bazilikası: 96 metre yüksekliğiyle şehrin en büyük kilisesi, parlamentoya yakın konumu ile geçerken ziyaret edilesi binalardan.
Magyar Âllami Operaház (Devlet Opera Binası): Tam tahmin edileceği üzere yine haşmetinden hiçbir şey eksiltilmeden yükseltilmiş bir şaheser. Bina neo-rönesans mimarisiyle inşa edilmiş ve şehrin sanata aşkını kutsuyor. Web sitesi incelenebilir.
Margit Adası: Yine yukarıda Budapeşte not defterinde anlattığımız için çok detaylandırmayalım, mutlaka gidin, vakit geçirin, havuz şovunu kaçırmayın.
Macar Ulusal Müzesi: Vâci Caddesine yakın noktadaki müze şehrin en etkileyici müzesi olarak öne çıkıyor. Biz giremedik, sizin değerlendirmelerinizi bekleriz.
Ulusal Széchényi Kütüphanesi / Országos Széchényi Könyvtár: 8 Milyona yakın zengin bir arşivi konuklarına sunan kütüphane zamanı, araştırma isteği olan konuklara öneriliyor.
Tuna’nın Köprüleri: İnsanlık tarihi boyunca işlevsellik için yapılan yapılar arasında herhalde en çok estetik kaygısı güdülen yapılar köprüler olmuştur. Budapeşte de bu estetik kaygısını; yaşayanlarına ve konuklarına çok başarılı sunmuş. Széchenyi lánchid Köprüsü (Zincir Köprüsü) en estetik köprü olsa da, Margit Köprüsü, Arpad Köprüsü, Erzsébet Köprüsü ve yeni Megyeri Köprüsü izlemeye değer şaheserler.
Magyar Vasuttorteneti Park (Macaristan Demiryolu Müzesi): Sizin için araştırma yaparken yakaladık, daha önce bilmiyorduk bile. İlginizi çekiyorsa bir değerlendirin, Avrupa’nın en büyük koleksiyonuna sahip olduğunu iddia ediyorlar.
YUNANİSTAN
ATİNA’DA GEZİLECEK YERLER
Akropolis: Atina’nın tam merkezinde, yüksek tek tepenin tepe başına kurulu tapınak, kale, kalıntılar ve tarih yığını bölge. Gündüz gezmesi kadar, gece Monastiraki’deki tavernaların birinde ışıklarını seyrederek uzo yudumlamak da hoş. (Polis bildiğiniz gibi şehir demek, akro da yüksekte olan anlamına geliyormuş) Ayrıca Propylaia (Propylaea) da Akropolis bölgesine giriş kapınız. Görülesi bir eser. Athena Nike Tapınağı, Parthenon, Erekhtheion ve Propylaion da, bu tepede Atina’da görülecek yerler listemizde.
Parthenon (Pantehon): Akropolis’teki en önemli yapıdır. Athena’nın uğruna inşa edilmiş, topraklara sahip olan ülkelerce tarih boyunca camii ve kilise olarak da kullanılmış önemli bir yapı. Ne yazık ki birçok parçası dünyadaki birçok güzellik gibi çalınmış ve şu an British Museum‘da.
Monastiraki ve Plaka: Atina’da Alışveriş, yeme içme ve eğlence merkezi. Trafiğe kapalı alandaki tüm restoranları öneririz. Tren yolu boyunca gözünüze hoş görünen, müziği davet eden tavernalaradan birine oturabilirsiniz.
Kolonaki: Syntagma -Sintagma- Meydanının devamında yer alan bulvar, alışveriş ve yürüyüş için keyiflidir.
Parklar: Panathenaic Stadium’a tramvayla gittiyseniz meydana yürüyerek dönün ve yeşilin, toprağın, parkların tadını çıkarın deriz.
Atina Limanı: Büyük ölçekli, yürüyüşü keyifli, gemileri izlemesi güzel bir liman Atina limanı. Öncelikli listede değil ancak vaktiniz varsa deniz kenarı yürüyüş için değerlendirilebilir.
Omonia Meydanı: Şehrin kalabalık ancak nispeten dışında bulunan meydanlarından biri. Önceliğiniz olmasın ancak fazla vakti olan gezginlerin ziyaret etmesi, geçerken Atina Belediye Binasını da görmesi önerimizdir.
SELANİK’TE GEZİLECEK YERLER
Atatürk’ün Evi: Selanik’i çocukluğumuzdan beri en çok adını duyduğumuz şehirlerden bir yapan Atatürk’ün doğduğu ev Türk Konsolosluğu ile birlikte buluyor. Biz gittiğimizde (2013 Ramazan bayramı) tadilat devam ettiği için içini ziyaret edemedik. Şu an tadilatı tamamlandı ve ziyaret mümkün. Konsolosluk çalışanlarıyla biraz sohbet edip müzeye çevrilen evi gezebilirsiniz. Evde Atatürk’ün kişisel eşyaları da bulumakta. Evin çevresindeki kafeler her yerde Yunan kahvesi olarak satılan ortak değerimizi Türk kahvesi olarak satıp Türk turistleri memnun etmeye çalışıyor.
Atatürk’ün evinden çıkıp yokuş yukarı yürümeye devam ettiğinizde yollar arnavut kaldırımına dönüşmeye başlayınca eski şehre (Ano Poli) girdiniz demektir. Osmanlı mimarisinin güzel bir örneği olan ahşap evler ve labirent gibi sokaklarda kaybolurken karşınıza güzel küçük kafeler çıkacak.
Eptapirgio: Yokuşları aştıktan sonra 4. yüzyılda yapılmış Bizans’ın önemli savunma noktalarından olan surlarına varıyoruz. Buradan limanla birlikte şehrin güzel manzarasını yakalamak mümkün.
Rotonda Meydanı: Kamara’nın hemen yanında eski bir kilisenin önündeki meydan ve çevresi oldukça hareketli. Marketten bir bira alıp öğrencilerle takılabilirsiniz. Çevrede yine bir çok cafe, bar ve taverna da bulunmakta.
Navarino Meydanı: Kamara’nın aşağısında bulunan bu küçük meydan ucuz cafeleriyle meşhur. Güzel krep ve waffle yapan yerler de var. Galerius Sarayı’nın kalıntılarına bakarak bir frappe molası için güzel bir nokta.
Kapani: Bit Pazarından aşağı doğru Dikastrion Meydanı’nı geçtikten sonra Kapani bölgesine varılıyor. Çevresinde Türk ve Osmanlı stili marketler bulunuyor. (Aynı zamanda Yunan da demek mümkün, çünkü önemli kısmı Osmanlı döneminden sonra yapılmış.) Unkapanı (evet, yine tanıdık), Tekstil Pazarı ve daha çok yiyeceklerin satıldığı bir pazar olan Modiano ortak tarih ve kültürümüzü güzel örnekleri. Bir Eminönü karmaşası olmasa da benzer bir havayı yakalıyoruz.
Aristotales Caddesi ve Meydanı: Kapani’den aşağı doğru kaptırınca uzun bir yayalaştırılmış yol boyunca sokak gösterilerinin ve satıcılarının içinden geçerek Aristo Heykelinin bulunduğu deniz kenarındaki meydana ulaşılıyor. Burada bir memleket eğlencesi yaşayıp seyyar satıcılardan alacağınız yemlerde kuşları besleyerek çocuklar gibi şen olabilirsiniz.
Liman: Aristotales Meydanı’ndan denize varıp sağa doğru yürümeye devam edince eski limana ulaşırsınız. Liman şehrin biraz daha uzağına taşınmış, burası sanat etkinliklerinin düzenlendiği, insanların sosyalleştiği bir alana dönüşmüş. Eski depo binalarının içinde nefis bir atmosferde başta Uluslarası Film Festivali olmak üzere etkinlikler düzenleniyor. Bir bira kapıp öğrencilerle birlikte deniz manzarasına dalabilirsiniz.
Bot turu: Kulenin hemen yanından kalkan bot turlarının en ilginç özelliği bedava olması. Sadece içtiklerinizi ödeyerek 30 dakika süren tura katılıp kıyı şeridini denizden görebilirsiniz.
http://kesfetsene.com/avrupa-sehirleri-gezi-rehberi/adresinden alıntı yapılmıştır.
0 yorum :
Yorum Gönder